15 Ocak 2014 Çarşamba

Osmanlı Sadrazamı Laz Ahmet Paşa ve Bilinmeyenler

Bildiğim kadarıyla, Osmanlının en yüksek siyasi mertebesi olan sadrazamlığa kadar yükselebilmiş Laz kökenli tek kişi Laz Aziz Ahmet Paşa’dır.
II. Mahmut saltanatında 10 Nisan 1811 - 5 Eylül 1812 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış, azlinden sonra Bursa'ya gönderilmiş ve sonra affedilip 1814'te Anadolu, Eylül 1816'da Halep ve sonra Erzurum valisi olmuştur. Erzurum valiliğinde iken Mart 1819'da vefat etmiştir.
Ulu Bilge Wikipedia’da biraz daha genel bilgiler edinebiliriz:
“Yeniçeri ocağından yetişerek kapıcıbaşı ve İbrail nazırı olm
uştur. 1811 Rus harbinde mirahur payesi ile Ordu-yu Hümayunda görev alıp asker sevkine memur olarak Edirne'ye gönderilmiştir. Görev başarısını Hacı Mustafa Ağa, İbrahim Re'fet Efendi'ye anlatmış, o da Padişaha arzederek 17 Nisan 1811'de (bazı kaynaklara göre 10 Nisan) hem Sadrazam olmuş, hem de ordu seferde olduğundan Serdar-ı Ekrem payesini almıştır. 9 Temmuz 1811'de Rusçuk'u Rusların elinden almıştır. Savaşın sonunda 28 Mayıs 1812'de imzalanan Bükreş Antlaşması'yla Besarabya'nın tamamı Rusya'ya bırakıldı. 5 Eylül 1812'de görevinden alınarak, yerine Hurşit Ahmet Paşa getirilmiştir.
İbrail nezareti sırasında kendisine silahdar olan, Benderli Ali'yi yetiştirmiştir. Benderli Ali, Laz Ahmet Paşa'nın Erzurum valiliğinde vefatına kadar hizmetinde kalmış ve çeşitli devlet görevlerinden sonra 1821'de Sadrazam olmuştur.”
Ahmet Paşa Cordanoğlu/Cordania/Cordanişi sülalesine mensuptur. Bu sülalenin Viçe (Fındıklı) kolundan olmalı. Zira diğer bir akrabası olan Bağdat Valisi Laz Ali Rıza Paşa Viçe’li ve Cordanoğullarından.
Ahmet Paşa, Laz tarihinde özel bir yeri olan Hopalı Tuzcuoğlu Memiş’in de dayısı (ya da amcası) bu arada.
Cordanlar zaten Doğu Karadeniz’in politik, sosyal olaylarında önderlik etmiş bir sülale. Gürcistan’ın Guria bölgesindeki Cordan kolu olan, Jordania’lar Gürcistan’ın kurucu devlet başkanı olan Neo Jordania’yı yetiştirmiş bir sülale.
Yani Lazistan’ın en köklü, nüfuslu ailelerinden.
Laz Ahmet Paşa’nın özel bir yeri daha var, Kürt sosyal tarihinde.
Ahmet Paşa, ilk Kürt Tiyatro eserinde “Osmanlı’nın zalim valisi” ve “zalim baba” rolünün de sahibidir.
Tarihte bilinen ilk Kürt tiyatrosu 1872 yılında Ebuzziya Mehmet Tavfik tarafından yazılan Ecel-i Kaza’dır (kaza ile gelen ölüm ya da talihsiz ölüm anlamında).
Eserin konusu, II. Mahmut döneminde, Osmanlı’nın merkezi otoriteyi güçlendirmek için yerel beyliklere ve Mirlere karşı savaştığı dönemde geçen bir aşk hikâyesidir. Malum II. Mahmut’un merkezi devleti kurup, yerel güçleri ortadan kaldırdığı, evcilleştirdiği yıllar.
Aşk hikâyesinin taraflarından biri Erzurum Valisi Laz Ahmet Paşa’nın kızı Nimet Hanım, diğeri de Serhat’ın Kürt aşiretlerinden birine mensup bir haneden ailenin miri Pertev Bey’dir.
Oyunda Ahmet Paşa, Kürtleri aşağılayan, katleden, Kürt aşiretlerini birbirine düşüren zalim bir vali olarak anlatılır.
Laz Ahmet Paşa, kızının bir Kürt ile evlenmesine karşı çıkar. Kürtlere kişisel bir düşmanlığı vardır, zira oyuna göre, Laz Ahmet Paşa’nın babası, Kürt aşiretleri tarafından öldürmüştür. Şöyle der Ahmet Paşa; “Hanedanının saraylarını bırakıp da Kürt çadırlarında yatacak... Utanmaz, senin büyükbaban onların elinde öldü. Ben kimim? Pertev kim? Ben bugün padişahın bir veziriyim... O bir Kürt... Bir kanlı kopeğin oğlu... Bir asi... Bir haydut. Daha babamın kanı kullandığı kılıçta duruyor. Ona vereceğime kara toprağın ne suçu var? Gebersin!”
Aşk hikâyesinin sonu hüsran olur, sevgililer ölürler, vesselam!
Bunlar kurgu tabii ki, ancak ateş olmayan yerden de duman çıkmaz.
Bu da yetmedi, Ahmet Paşa’nın rol bulduğu bir diğer edebi eser de Zafer Hanım’ın 1877’de kaleme aldığı “Aşk-ı Vatan” adlı eseridir. Bu romanda, İspanya’da varlıklı bir ailenin kızı iken, talihinin kötü bir cilvesiyle kaçırılarak, İstanbul’da Laz Ahmet Paşa’ya cariye olarak satılan Gülbeyaz’ın hikâyesi anlatılır.
Okumadım, ama yayınlanmış. Orada Ahmet Paşa’yı nasıl anlattıklarını merak edenlere, romanı okumalarını tavsiye ederim. Zira romanın yazarı Zafer Hanım ile Ahmet Paşa çağdaş sayılırlar.
Tarih çok hayret uyandıran bir bilim. Bakalım daha neler güreceğiz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder