26 Aralık 2013 Perşembe

Yüce Ğormot!!!


Geçenlerde “internet denen bilgi çöplüğünü eşelerken” şöyle bir cümleye rastladım: “Ğormoti: Tanrıların lideri ve evrenin yaratıcısı olduğuna inanılan bir tanrıydı. Tabiat olaylarını o yönlendirir ve gökyüzünde yaşardı. Oxvamelerde belli zamanlarda adına ayinler düzenlenerek kendisinden yardım istenirdi.”
Bunu yazan arkadaş, acaba bu bilgiyi nereden edinmiş olabilir, kuvvetli bir hayal gücünden başka?
Lazcanın Hıristiyanlık öncesi inanışları hakkında ancak tahminlerde bulunabiliriz. Bu cümledeki gibi bir tanımlama yapacak bilgilerimiz yok! “Tanrıların lideri” gibi ifadeler, Yunan politeizmine bir gönderme yapıyor ki o dönem “Laz” inançlarında  bu tür bir politeizm var mıydı ve ğormoti tam olarak neydi, bir tanrının adı mı, yoksa “tanrı” anlamına gelen bir kelime mi?
Neyse bunları koyalım kenara, ğormoti kelimesine gelelim.
Ğormoti, Lazca bir kelime, “tanrı” demek, ancak hemen hemen unutulmuş bir kelime. Ardeşen’de kullanılır, ama “tanrı” anlamına geldiği bilinmez. “Aman tanrım!” mealindeki bazı deyimlerde geçer.
Lazcada ğormot-i, Megrelcede ğoront-i, Gürcücede ğmert-i, Svancada ğêrbet, ğermet, ğermat formları birbirlerinin equivalentidir.
Bu kelimeyi Klimov ğmart- diye reconstructe etmiş, Fähnrich ise ğarmot- diye karar kılmış. İlgili literatür için Fähnrich’in etimolojik sözlüğünün 477. sayfasına bakabilirsiniz, uzatmayayım.
Kelimeyi Klimov Avestaca Ahura Mazdā ile ilişkilendirir. “Bilginin efendisi” demek olan Ahura Mazda Zerdüştlükte en yüce tanrıdır. Ahuramazda kelimesinin farklı formlarını mutlaka duymuşsunuzdur: İslam literatüründe Hürmüz, Orta Farsçada Uhurmezd, Yeni Farsçada Urmezd, Akhamenişçede Hormazd, Partçada Ohrmazd gibi pek çok varyasyonu var dönemlere göre. Ermenicede Aramazd olarak bilinen bu tanrı, Hıristiyanlık öncesi Gürcülerinde de Armazi olarak tanınır ve en büyük iki tanrıdan biri olarak heykeli Mtskheta dağında dururdu.
Zedüştlük, (Mecusilik ya da Mazdeizm) MÖ 600’lerde ortaya çıkmış kısmen tek tanrılı bir dindir. Bu dinin tanrısı olan Ahura Mazda inancı da bu tarihten sonra güç kazanmış ise de Zerdüşt’ten önceleri de bilinen bir mitolojik karakterdi. Mazdeizm İran’ın güçlü hanedanlığı Akhamenişler döneminde popüler bir din olarak yayıldı. İskender’in İran’ı ele geçirmesinden sonra ise bu inanç Elenizm çerçevesinde batıya doğru da genişlemiştir.
Şimdi hatırlayalım, Kolkhis uzun dönem Akhamenişlilerin satraplığı (bir nevi eyalet) olarak buraya bağlı idi. Sarayında tam bir İran etkisi, özellikle altından yapılma süs eşyalarında kendini belli eder. Kişi isimleri bile ekseri İrani dillerdendir. İran’ın bu etkisi zaman zaman azalsa da 5. Yüzyda Hıristiyanlığın kabulu ve hak talepleri 8. yüzyılda İslam fetihlerine kadar devam eder.
5. yüzyılda Lazika malumunuz, İran ile Bizans arasındaki güç çekişmesine sahne olur. Burada iki ayrı güçle birlikte iki ayrı inanç da çarpışır: Mazdeizm ve Hıristiyanlık. Laz kralları Hıristiyanlığı seçerler ama pek çok devlet ileri geleni Zerdüştçülüğü sürdürür.
Savaş diplomasisinde Bizans bölgenin kendilerine ait olduğunu savunurken, İranlılar Lazika’nın eskiden beri İran’a bağlılıklarını dokümanlarla ispatlamaya çalışırlar.
İran-Laz tarihi hakkında söylenecek çok söz var ama konumuza dönelim.
Güney Kafkas dillerindeki ğormot-, ğoront-, ğmert- ğermet- vs. formları, muhtemelden biraz daha kuvvetli olmak üzere Akhamenişçeden bu dillere geçmiştir. Akhamenişçe baş tanrı Hormazd, bu dillerde isimler /h/ ile başlayamadığı için *ğormazd- ve oradan da Lazcaya ğormot-i, Megrelceye ğoront-i (< *ğoromt-i metatezi yoluyla), Gürcüceye ğmert-i son olarak da Svancaya ğermet şeklinde isimlendirilmiş olmalıdır.

Buradaki bir sorun, acaba bu Akhamenişçe kelime direkt Proto-GüneyKafkasçaya mı girip, sonra bu dillerde equivalentler oluşmuştur, yoksa bu dillerde birbirlerinden ödünçlemeler mi söz konusudur?

Gece gece bu kadar kafi diyelim, sorunuz olursa tartışalım! Ya da buradan araştırı verin siz de: Wolfgang Feurstein, "Der sprachliche Reichtum der Kolchis"...


İrfan Çağatay Aleksishi
irfancagatay@hotmail.com

13 Aralık 2013 Cuma

Çok Bilenlere ya da Yeni Öğrenenlere Lazca Dersleri -1- Tamlamalar

-1- Tamlamalar
Hepimizin 5. Sınıfta öğrendiği bir konudur tamlamalar. Ama yine de hatırlatayım efendim!
Tamlamalar ikiye ayrılırmış, 1. İsim Tamlamaları, 2. Sıfat Tamlamaları
Sıfat tamlamaları sıfat+isim şeklinde, isim tamlamaları da isim+isim şeklinde olurmuş. Bu arada tamlamanın birinci unsuruna tamlayan, ikincisine de tamlanan denirmiş ki, tamlanan asli unsur, tamlanan da tali olanıdır.
Türkçe derslerde sıfat tamlamalarına çok girilmez. Hemen birkaç örnek verilir kırmızı kalem, uzun kadın, güzel ev gibi.
Asıl mesele isim tamlamalarındadır. Dörde bölünürler hemen: 1. takısız, 2. belirtisiz, 3. belirtili, 4. zincirleme.
Tamlayan ve tamlanan ek almazsa – takısız: taş köprü.
Tamlayanı ek almayıp, tamlanan iyelik eki alırsa – belirtisiz: araba kapısı.
Tamlayan ve tamlanan tamlama eklerini alırsa – belirtili: arabanın kapısı.
Üçten çok tamlayan/tamlanan unsuru olursa – zincirleme: arabanın demir kapısı.
Türkçe dersini bırak sadede gel diyenlere son bir şeyin ayırtına vardırayım. Efendim Türkçede “tamlama” ekleri diye bir takım ekler varmış! Neymiş bunlar?
1. Tamlayan eki: Tamlayan unsura eklenen ilgi eki imiş, bildiğimiz genitif eki yani: -ın, -in, -un, -ün, -nın, -nin, -nun, -nün (söz temsil, taş-ın, ev-in, kuş-un, süt-ün, baba-nın, nine-nin, popo-nun, ütü-nün)
2. Tamlanan eki: Tamlanan unsura eklenen aidiyet eki imiş: -ı, -i, -u, -ü, -sı, -si, -su, -sü. (söz temsil, taş-ı, ev-i, kuş-u, süt-ü, baba-sı, nine-si, popo-su, ütü-sü)
Şimdi Lazcaya dönelim.
Efendim, Lazcayı sonradan öğrenenlerde, ya da Türkçe bir metni Lazcaya çevirmek isteyenlerde sıkça rastlanan bir sorun da tamlamalardır. Zira, genellikle Türkçe düşünüp Lazca yazmak, söylemek isterler. Hadi isimleri, sıfatları bulduk, tamlama oluşturmak için bunları nasıl bağlayacağız? O zaman, genelde Türkçe tamlama yapma kurallarını devreye giriyor ne yazık ki. Oysaki Lazcanın kendi kuralları var bu konuda. Şimdi bu iki dili tamlama açısından değerlendirelim.
Lazcada da sıfat ve isim tamlaması vardır. Sıfat tamlamasını az sonra ele alacağız deyip, isim tamlamasına devam edelim.
Lazcada isim tamlaması aslında tektir. Tamlayanın genitif eki aldığı, tamlananın ise yalın olduğu isim tamlaması: arabaşi nek̆na.
Türkçedeki her üç isim tamlamasına karşılık Lazcada sadece bu form kullanılır:
taş köprü – kvaşi xinci
araba kapısı – arabaşi nek̆na
arabanın kapısı – arabaşi nek̆na
Ancak diyalektlere göre genitif eki bazen sadece –ş şeklinde olur: arabaş nek̆na gibi. Çxalada, -ş ekinin –y’ye çevrildiği durumlar da vardır: araba-y nek̆na gibi.
Ardeşen bir istisnadır. Ardeşen diyalektinde isim hal eklerinin hepsine bir alerji vardır. Ergatif (-k) ve datifi (-s) düşürmüştür hatta. Burada genetif eki vardır ama çoğu zaman onu da düşürerek kullanmayı yeğler: arabaşi nek̆na = araba nek̆na gibi. Bu Ardeşen’e özgü, ve diğer diyalektlerin çoğunda da “anlaşılmaz” bir yapıdır, Ardeşen’lilerin leb demeden leblebiyi anlamalarına bilimsel bir örnektir, tıpkı “Amedi Xasani ceçu”da kimin kimi dövdüğünü anladıkları gibi!
Demek ki ne imiş, Türkçede zincirlemeyi saymazsak üç tane isim tamlaması türü varmış, Lazcada sadece bir tane.
Türkçede tamlayan genitif olabilirmiş, Lazcada tamlayan her zaman genitif olurmuş.
Türkçede tamlanan aitlik eki alırmış. Oysa Lazcada aitlik eki yok! Onun yerine iyelik zamiri var (yani genitif haldeki şahıs zamirleri):
Ev-im               Oxori çkimi
Ev-in               Oxori skani
Ev-i                 Oxori muşi
Malum, çkimi “benim”, skani “senin”, muşi “onun” demektir.
Bu iyelik zamirleri de isim tamlamalarında kesinlikle kullanılmaz, mesela
Tamlayan
Genitif eki
Tamlanan
Aitlik eki
Ahmet
-in
  ev
-i
Amedi
-şi
  oxori
---

Şimdi de sıfat tamlamalarına değinelim de kapansın bu mevzu.
Normal olarak sıfat tamlamaları bir isim ve sıfattan oluşur. İsim olan unsur asli unsur olduğundan her zaman tamlanan, sıfatta tali unsur olduğundan her zaman tamlanan olur. Yani ev her zaman evdir, kırmızı, sarı, güzel, büyük, boş, yıkık olabilir. Ev tamlanan, geri kalanlarsa tamlanandır. Biraz uzattım sanki, hemen kesiyorum!
Lazcada da sıfat+isim şeklinde olur sıfat tamlaması: uça oxori, gundze biga, dintsxiryari xami…
Türkçede yok, ancak pek çok dilde var, eskilerin yay-ı nispî, İngiliz ecnebilerinin suffix of relation dediği, Türkçede nispet eki diye bilinen bir ek kategorisi vardır ki, sıfat tamlaması yapmak üzere, isimleri sıfata çevirir. Osmanlıcada –î ekidir, Türkçede de kullanılır: Lisân-ı Arabî, yani Arap lisanı. lisân isim, Arap’ta isim, ancak Arabî “Arap’la ilgili” anlamında sıfattır. Bu örnekten anlaşılacağı gibi, Türkçede bu tür bir ek kategorisi olmadığı için, Osmanlıcada sıfat tamlaması kategorisindeki tamlamaların, Türkçeye isim tamlaması olarak çevrilebiliyor.
Türkçede bu kategoride ek yok dedik ya, aslında “yoktu” demek daha doğru olur, zira 1930’larda bu ek kategorisi de uydurulmuş: -sal, -sel, -al, -el şeklinde. Türk “bilim edamları” Latince aynı görevdeki -al ekini örnek almışlar kendilerine: nation > nation-al ve ulus > ulus-al.
Şimdi, kadınsal, eğitimsel, bitkisel, merhum muhafazakar, Faruk Timurtaş demişti sanırım “Türkçeyi sal-a koyup sel-e verdiler diye”.
Türkçe gramerde olmadığı için, nispet ekini ikame etmesi için uydurulan bu ek tam olarak nispet ekinin de yerini dolduramadı, kendince “entelektüel” bir iklim içerisinde kaldı durdu.
Ancak, Türkçede olmayan bu ek kategorisi Lazcada ve gramerinde var: -uri (disimilasyona göre, Hopa’da -uli) eki.
Bu ek, isimleri sıfata dönüştürmeye yarıyor. Mesela oxordza “kadın” isimdir, oxordzaluri ise sıfat. Ne demek, “kadın …-ı, kadınsal, nisevî” Mesela, oxordzaluri porça “kadın gömleği”dir.
Tıpkı Arapçadaki –î ekinde olduğu gibi, memleket adı da yapar, Xopuri “Hopalı” gibi yani, Osmanlıdaki kullanımla Hopavî. Osman Hopavî var, bilenler bilir, Azlağalı, Avcıoğullarından. “Dürretü´l Vâizîn” adlı dinî bir kitabı vardır.
Bazan facebookta görüyorum, Lazuri kelimesini Lazca’nın birebir karşılığı sanan arkadaşların yorumlarını. Lazuri kelimesi direkt “Lazca” anlamında değildir. Laz …-ı anlamındadır. Mesela Lazuri oç̆k̆omale, Lazuri feli, Lazuri birapa, Lazuri duguni… Yani Lazlarla ilgili, alakalı, Laz tarzında anlamında bir sıfattır “Lazuri” kelimesi. Oysa ki Türkçedeki “Lazca”  kelimesi “isim”dir. Laz dilinde Lazcaya “Lazuri Nena” denir.
Bu ek kategorisi, Türkçede olmadığı için ve Lazlar her şeyi Türkçeyle açıkladıkları için bu karmaşa ortaya çıkıyor.
Demek ki, neymiş?
Lazcada sıfat tamlaması sıfat ve isimle yapılırmış: uça oxori.
Lazcada sıfat tamlaması için, isimler –uri ekiyle sıfatlaştırılarak tamlayan unsuruna çevrilebilirmiş: oxordzaluri porça.
Lazcada sıfat tamlamasıyla yapılan bazı tamlamaların Türkçede sıfat tamlaması olarak karşılığı yokmuş, onun yerine isim tamlaması yapılıyormuş: oxordzaluri porça = kadın gömleğ-i.
Ve en genel olarak ne imiş, Türkçe düşünüp Lazca yazmayacakmışız, Lazca kelimelerle Türkçe konuşmayacakmışız!
Efendim, bu -uriden başka –eburi/-ebura diye bişeyler daha var, bunların mahiyeti ne ola diye sorarsanız, bu ekler –uri’nin çoğul eki ile oluşturdukları ve Gürcüceden geçen şekillerdir. Gürcücede de –uri eki aynı işlevde ve şekilde kullanılır: Lazi, Lazuri, Megreli Megr-uli gibi.
Gürcücede çoğul eki –eb’dir: Laz-eb-i, Megrel-eb-i gibi. Bu çoğul isimlere –uri’yi ekledik mi: Laz-eb-uri, Megrel-eb-uri olur. Buradan –eburi eki zuhur eder ki, aslen sadece “Laz”a özgü demek olan Lazuri kelimesini, “Lazlara özgü” anlamında genişletmiş olur. Günümüzde Lazeburi kelimesindeki çoğulluk az da olsa sezilir durumdadır. Laz-ebura daki –ebura ise Lazeburi’den farklı değildir. Sadece –a şeklindeki empatik bir sonek almıştır, bunun da kelimeyi daha bizden hissettirmeden başka bir işlevi yoktur.
“Onu anladık da, Lazeburot ne oluyor o zaman?” diye soranlara da çok eski bir yarayı kaşıdıklarını söylemek durumunda kalırım.
Lazcada hani ergatif (-k), datif (-s), enstumantal (-te), direktif (-şa), genitif (-şi), ablatif (-şen) halleri var ya, eskiden bir de adverbial (-ot) hali vardı!
Bu hal eki Lazcada düştü, sadece bazı kalıplaşmış yapılarda fosilleşmiş olarak kaldı. Hopa’da birkaç kelimede de kullanılır. Megreller "cgiro vorek" derler ya "iyiyim" anlamında, orada cgiri "iyi", cgiro zarf olarak "iyi" demektir.
Adverbial hal, kelimeyi zarf yapan haldir. Türkçede adverbial hal bazı görüşler göre vardır ve eki de –ca’dır: insanca yaşamak gibi. Ancak Türkçedeki Adverbial –ca eki ile isimen isim türeten –ca (Lazca) birbirine karıştırmayın! Yakın da olsa farklı şeyler.
Lazeburot’a gelince, buradaki lazebur kısmını yukarıda anlatmıştık, -ot ise adverbial hal ekidir. Lazeburot da bir fiilden önce gelebilecek bir “zarf”tır. “isim” değildir ve “Lazca” anlamına gelmez, “Lazca yaşamak = Laz gibi yaşamak”, “Lazca konuşmak = Laz gibi konuşmak” gibi bir anlamı üstlenir.
Son olarak facede gördüğüm ve konumuzla ilişkili bir hatayı örnek olarak değerlendirip, mevzuyu kapatmak istiyorum.
“Lazi enstitu” diye bir tamlama var ki “Laz enstitü”sünün tercümesi olduğu anlaşılıyor.
Bu tamlama yukarıda saydığımız hangi tamlamaya giriyor? Hiçbirine! Eğer Ardeşence olsa  bir isim tamlamasıdır deyip “Lazişi enstitu” diyebilecektik.
Daha iyi anlamak için ve Türkçesinden çeviri olduğu için “Laz Enstitü”sünden gidelim. Laz enstitüsü bir belirtisiz isim tamlaması. Neden Türkçe genitif eki olan –ın ekini almamış.
Tamlayan
Genitif eki
Tamlanan
Aitlik eki
Laz
X
enstitü
-sü
Lazi
X
enstitu
---
Demiştik ki Lazcada isim tamlamasına aitlik eki konmaz. Çeviri yapılırken de aitlik eki konulmamış. Ama Türkçede tamlayana genitif eki de eklenmediği için, Türkçeden hareketle, Laz arkadaşlarımız da genitif ekini koymadılar. Öyle ya, Türkçede yoksa Lazcada niye olsun!
Bu tür durumlarda, iki seçeneğiniz vardır:
1. Ya Türkçedeki gibi isim tamlaması yapacaksınız (ama Lazcanın kurallarına göre): “Laziş(i) Enstitu”  diyeceksiniz,
2. Ya da Türkçede olmayıp, Lazcada olduğu gibi ve Türkçede olmadığı için pek kullanılmayan, kullanılsa da Türkçe tercümesi kadar “oturaklı” gelmeyen sıfat tamlamasını kullanacaksınız: “Lazuri Enstitu”.
Türkçede (takısız isim tamlamaları hariç, ki onların isim tamlaması oldukları tartışmalıdır) diğer isim tamlamalarında iki ismi birbirine bağlayan bir “bağ” unsuru vardır: genitif eki ya da aitlik eki. Bu yüzden Türkçede bu iki unsurdan sadece birini kullanarak da kelimeler arası bağı kurabilirsiniz. Oysa Lazca tamlamada sadece iyelik eki var ve bunu mutlaka kullanmanız gerekir, yoksa isimler birbirinden ayrı kalır, ilişkilenemezler. İkisini ancak Türkçe düşünerek ve gizli bir “aitlik” eki ile birleştirebilirsiniz.
Lazcanızı Türkçeyle sınırlandırmamanız umuduyla efendim!

İrfan Ç. Aleksişi
aleksivatlk@hotmail.com